* Kendinizden kısaca bahseder misiniz? Hatice Üzgül Kimdir?
Türk efsanelerini romanlaştıran bir yazarım. Yazarlık yapmadan önce uzun yıllar, doğup büyüdüğüm, eğitimimi tamamladığım İstanbul’da reklam yazarlığı yaptım. Sonrasında reklamcılığı ve İstanbul ’ u bıraktım. Sırasıyla Ankara, Sivas ve Yalova’da yaşayan bir göçebe oldum. Ama artık Yalova’dan ayrılmayı pek düşünmüyorum.
* İlk kitabınızı çıkarmayı nasıl ve ne zaman düşündünüz? Kitaplarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?
Bu konuda bana ilk olarak manevi Abim , yol göstericim Sinan Kürşat Reisoğlu bana fikir verdi. “Neden yazar olmuyorsun?” dediğinde aklıma hiç kitap yazmak gelmemişti. Sonrasında İstanbul’dan ayrıldım, kader beni Ankara’ya Avrasya Yazarlar Birliği Yazarlık Atölyesi’ne attı. Bir hobi olarak başladım yazmaya. Aslında sadece Kürşat Abim okusun diye yazıyordum. Atölye bitiminde biri hikaye, biri roman iki kitabım bitmişti. Yayınevleri hemen bana kapılarını açtı. Okurlardan da içten ve samimi ilgi görmeye başlayınca, artık bu işi profesyonel olarak görmeye başladım. Aslında adım adım oldu.
Kitaplarım efsane romandır. Yalın ve akıcı bir dille, efsaneler üzerinden çok derin konuları, sevgiyi, iyiliği ve erdemi konu alır. Dinler tarihini satır aralarında bulmak mümkündür. Mitoloji ile İslamiyet’in bıçak sırtı birleşiminde, bir cambaz misali ilerler.
* Kitap yazarlarında konuyu neye göre ve nasıl belirlediklerini hep merak etmişimdir. Siz kitaplarınızda konuyu nasıl ve neye göre belirliyorsunuz?
Eğer piyasanın nabzını tutan, o dönemde en çok okunan türde eserler vererek çok satmayı amaçlayan biri değilseniz, yazdığınız konuları, türü, dili ve üslubu sizin özünüzde ki yazar belirler. Her sanatçının içinde, baskın ikinci bir benlik vardır. Eser verirken, bu içimizdeki benlik ortaya çıkar ve tüm eseri ele geçirir. Tepeden tırnağa bir ilham eşliğinde, kaleminiz neye yatkınsa o dökülür satırlara. Benim içimde hem çocuksu hem bilge, hem hayalperest hem de inançlı daha derinlikli bir Hatice daha var. Okuduğum her bilgiyi, edindiğim her veriyi, rüyaları ve gözlemleri bile alır, damıtır ve kendi dünyasında yeniden şekillendirir. O benim yazar yönüm. Ben de kalemi ona bırakırım.
* Kitap yazarlarının genelde çok kitap okuduklarını düşünmüşümdür. En çok ne tür kitap okumayı seversiniz? En son hangi kitabı okuyorsunuz?
Yazar olmadan önce de çok kitap okurdum. Edebiyata çocuk yaştan itibaren aşıktım. İlhamla yazılmış, bir sanatçının elinden çıktığı belli olan, kaliteli her eseri büyük bir iştahla okurum. Türü çok da mühim değildir. Ancak Herman Hesse, İhsan Oktay Anar gibi modern ve derinliği olan yazarların yanı sıra, Feridüddin Attar, İbnül Arabi ve Mevlana gibi, üst değerlerimizin kitaplarını okumaktan ayrı keyif alırım.
Yazar olduktan sonra ise, kaynak kitaplara daha fazla yöneldim. Bunlar edebi eserler olmaktan ziyade ilmi eserler. Sanatçıların değil, konunun uzmanları ve profesörlerin elinden çıkma kitaplar… Son okuduğum kitap, Necati Gültepe’nin Türk Mitolojisi, şu an okumakta olduğum kitap ise Joseph Campbell’ın Mitolojinin Gücü…
* Sizce herkes kitap yazabilir mi? Siz kitap yazarken ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Herkesin kitap yazıp bastırabildiği bir dönemdeyiz. Kimisi parasını karşılayıp bastırıyor, kimisi önce sosyal medya fenomeni olup kurduğu cümleleri sıralıyor. Okuma yazma bilen herkes bir kitap dolduracak kadar bir şeyler mutlaka karalayabilir. Ancak herkes sanatçı olamaz. Sanatçı olmak, gerçek anlamda yazar olmak, doğuştan gelen bir yeteneğin, yaşam boyu eğitilmesi ve emek verilmesi ile ortaya çıkan bir yaşam biçimidir. Tek başına yetenek de tek başına emek vermek de yetmezken, emek vermeden, yeteneği olmadan kitap çıkaranlar var. Bunu da eleştiri olsun diye söylemiyorum. Herkesin kendi tercihidir. Ben yeteneğim olduğuna inanmasam, tüm hayatımı bu uğurda emek vermeye harcamazdım. Bazı insanların özgüveni ve egosu buna izin veriyorsa, bizim yapacak bir şeyimiz yok.
Ben kitap yazarken zorluklarla karşılaşmıyorum. Beni bekleyen zorluk yayınevleri ve dağıtımcı ayağında… Onlar ne yazık ki para verip kitap bastırmak isteyenleri ve fenomenleri tercih edip piyasaya onları sürmeyi amaçlıyorlar. Çok yetenekli, başarılı birçok yazarımız bu kalabalıkta kaybolup gidebiliyor.
* Boş vakitlerinizde neler yapmaktan zevk alırsınız? Spor ile ilgileniyor musunuz?
Yalova’da 36 yaşımdan sonra bisiklete binmeyi öğrendim. Burada her yere bisikletle gidip geliyorum. Okçuluk ve binicilikle ilgileniyorum. Şimdi şimdi trekking yapmaya başladım. Vaktimi ayırdığım her şeye gönülden bağlıyım. Buna spor da dahil. Öncelikle hoş vakit geçirdiğim, eğlendiğim ve keyif aldığım için yapıyorum. Sağlık da bunlarla beraber geliyor.
* Çocukluğunuzda ve gençlik yıllarınızda yemek ile aranız nasıldı?
Ben zor kilo alan, çok zayıf bir insandım. 30 yaşıma kadar 43 kilonun üzerine çıkamadım. Doya doya her şeyden istediği kadar yiyebilen şanslı insanlardandım. Yemekle aram iyidir. Şimdi 50 kilonun üzerine çıkabildim. Ama hala metabolizmam hızlı. Bu konuda rahatım çok şükür.
* Yemek yapmaktan zevk alır mısınız? Eğer zevk alıyorsanız bizler ile sağlıklı beslenme ile ilgili bir tarif paylaşır mısınız?
Bende hiçbir zaman bir ev hanımının yemek yapmak konusundaki sürekliliği ve sorumluluğu olmadı. Daha önemli biri işim varsa, haftalarca mutfağa girmeden, dışarıdan yemek
söyleyerek yaşayabilirim. Ancak canım bir şeye sıkkınsa kafa dağıtma yöntemim yemek yapmaktır. Mantı açarım, sarma yaparım, su böreğine asla üşenmem. Sunumum titiz değil, basittir. Ama yemek yaptığım zaman, en zorlu yemekleri çok lezzetli bir şekilde yapar çıkarım. Beni rahatlatan bir şey yemek yapmak. Ama her gün düzenli yapmaya vaktim olmuyor. Tarif paylaşmayayım, onu işin uzmanları paylaşsın lütfen.
* Yemek ve Mekan siteleri ile ilgileniyor musunuz? Lezzet Tramvayı sitemizi nasıl buluyorsunuz?
Yeni tariflerden ziyade, otantik yemekler yaptığım için, bu konuda pek arayışa girip yemek siteleri dolaşmadım ne yazık ki… Sizin sitenizi ise yeni inceledim. Bir yemek ve mekan sitesine ihtiyaç duyacak olsam, ilk ziyaret edeceğim yer olur, emin olun. Bana son derece yeterli ve donanımlı geldi.
* Kitap yazmak isteyen kişilere tavsiye edebileceğiniz öneriler nelerdir?
Kitap yazmak bir kenara, herkes mutlaka bir şeyler yazmalı diye düşünüyorum. Öncelikle amaç, kitap çıkarmak değil, yazmak olmalı. Çok okuyun. Edebiyatı sevin ki, o da sizi sevsin. Öğrenmenin tadına varın. Sonra sizi en iyi ifade edecek, en yetkin şekilde hakim olabileceğiniz edebiyat türünü bulun. Şunu demek istiyorum; kaleminiz polisiye yazmaya yatkınsa, aşk romanı yazmak için kendinizi zorlamayın. Tarihi romanlara yatkınsanız, tasavvufi bir şeyler karalamak zorunda değilsiniz. Kendi içinizdeki yazarla tanışın. O yazar sizden daha farklı biri emin olun. Sonra kalemi o yazara bırakın. Kendi yolunuzu çizip bir dalda, bir konuda uzmanlaşın. Felsefi eserler vermek isteyen biri, önce o konuya odaklanmalı. Ardından, okurla kendi aranızda özel bir dil geliştirin. Yazmanın amacının bir iletişim ve aktarım olduğunu unutmayın. Anlaşılmamak ve ulaşılmaz bir noktaya gelmek için yazmamanızı tavsiye ederim. Derin düşünün. Herkesin göremediğini görün, ancak gördüklerinizi herkese gösterebilecek kadar latif olun. Anlatılması zor olan konuları, herkesin anlayabileceği kadar yalın ama estetik ve zarif anlatmaya bakın. Yazdığınız her cümle kalbinizden kopup gelsin. Kalpten çıkan her duygu, yine kalbe dokunur. Son olarak silmeyi bilin. Bir elinizde kalem, diğerinde silgi olsun. Okumak, yazmak ve silmek… Ayrılmaz üçlüdür.
* Son olarak ileri dönem projeleriniz ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?
Türk efsanelerini yazmaya devam… J
Verdiğiniz bu değerli bilgiler için teşekkürler
LEZZET TRAMVAYI
Lezzete Giden Yol Lezzet Tramvayı İle Başlar